Kendime sorular

Sinan Özyurt

Kimsin sen? Kendini tanıyor musun? Hayatta olmanın bir amacı var mı? Kime ya da neye hizmet ediyorsun? Hizmetçi değil misin? Efendi misin? Efendi efendi otur yerinde mi diyorsun? Efendilerle işin olmaz mı? Emin misin? Bir efendin yok mu? Olmalı değil mi sence? Efendisiz olabilir mi insan? Kendini ne zannediyorsun? Kendi kendinin efendisi misin? O halde kendi kendinin kulu ve kölesi olmaz mısın? Kul olmak zorunda değil misin? Kendinin efendisi olan, kendinin kulu da olmaz mı?

Kimin kulusun? Kimin talimatları yön veriyor hayatına? Kim, ne vadediyor sana? Kimin vaadi gerçek? Kimin ki sadece bir tuzaktan ibaret? Ne kadar sürecek bu hayat? Ne zaman öleceksin? Bilmiyorsun değil mi? Hiç kimse bilmiyor değil mi? Buraya gelirken sana soruldu mu? Peki, giderken sorulacak mı? Nereye gideceksin? Toprak mı olacaksın? Küllerin mi savrulacak? Yok mu olacaksın? İçindeki sevgi ne olacak? Merhamet ne olacak? Onlar da mı toprak olacak? Sonsuz bir veda ürkütücü değil mi? İyiliğin ya da kötülüğün bir karşılığı olmalı değil mi? Nerede adalet? Kötülük, yapanın yanına kar mı kalacak? Ömrü acıyla geçen hiç mi gülmeyecek? Sahipsizlik hissi çok kötü değil mi? Kimsesizlik çok fena değil mi? Yalnızlık ürkütmüyor mu seni? 

Yağmurdan sonra toprak ne güzel kokuyor değil mi? Su ve toprak ve güneş ve hava ne güzel de anlaşıyorlar değil mi? Onlar anlaşmasa hayat devam eder mi? Bir gün biri de ben küstüm, yoruldum, yokum artık demez mi? Onlar bunu diyemezler mi? Akıl ve irade sahibi olmayan varlıklar nasıl itiraz edebilir ki? Peki, onları bir araya getirip muhteşem bir düzen kuran kim? 8 milyon 700 bin canlı türünün ihtiyacını bilen biri olmalı değil mi? Atomlardan yıldızlara kadar bütün varlıkları birbirine bağlayan müthiş bağı görebiliyor musun? 8 milyon 700 bin bilinen canlı türü içinde bu bağı görebilen kaç tür vardır? İnsanı milyonlarca canlı türünden ayıran bu bağı görebilmesi değil midir?

Kendini ve evreni okuyabilecek bir vasıfta yaratılmış olmak sana neler hissettiriyor? Büyük bir yükün altında olduğunun farkında mısın? Aynı zamanda insan olduğun için ne kadar çok şükretmen gerektiğinin de farkında olmalısın değil mi? Farkında olmanın, anlamanın, bilmenin ne büyük nimetler olduğu biliyor musun peki?

Haline şükrediyor musun? Nedir şükür? Neden şükretmelisin? Nasıl şükredebilirsin? Şükür sana neler kazandırır? Şükretmeyen neleri kaybeder? Şükredemeyen sabredebilir mi? Hayat bu iki durak arasında gidip gelmekten ibaret değil mi? İnsanın her anı ya şükürle ya da sabırla anlam kazanmaz mı?

Anın kıymetini biliyor musun? Hemencecik geçiveren bir an ne kadar kıymetli olabilir? Zamanın durmasını istediğin anlar oldu mu hiç hayatında? Zamanı geri sarmak istediğin anlar? Çok sevdiğin birini kaybettin mi hiç? Kardeşinin gözlerinin önünde ölüme gittiği o anı unutabilir misin? O an geri almak istemez miydin zamanı? Anlık bir hata yüzünden kaza yaptın mı hiç? Pişmanlıklarını bir düşün, hepsi de bir anlık hata ya da ihmalin sonucu değil mi?

Zamanı geri saramayacağımıza göre hatanı nasıl telafi edebilirsin? Pişmanlık duyman yeterli mi? Hataya, günaha karşı bir uyanıklık kazanman gerekmiyor mu? Bir daha aynı hataya düşmeme çabası göstermen? Düştüğünde kalkmak ve neden düştüğünü hatırlayıp yeniden yola koyulmak da hayata dâhil değil mi?

Çok mu kısa hayat? Birden gelip geçiyor mu? Ne anladın hayattan? Şimdiye kadar yaşadığından ne kaldı geriye? Sevgi mi? Merhamet mi? İyilik mi? Dostluk mu? Anlarını neyle oldurduysan o kaldı değil mi? Ne kadar daha yaşayacaksın? Önünde kaç yılın, kaç ayın, kaç haftan, kaç günün, kaç saatin, kaç dakikan, kaç saniyen var? Bazı şeyleri bilmemek

de büyük nimet değil mi?

Son ana geldiğinde elinde ne kalsın istersin? Ölümle burun buruna geldiğinde neye tutunmak istersin? Son nefesini nerede vermek istersin? Hayata veda ederken kimler yanında olsun istersin? Hayata nasıl veda etmek istersin? Senden geriye ne kalacak?

Please Post Your Comments & Reviews

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir